Ay: Nisan 2024
Cevizin Ekolojik İstekleri
Cevizin Ekolojik İstekleri
a-Toprak isteği
Ceviz toprak bakımından çok seçici bir meyve türü değildir. Ceviz 2-4 m derinliğe kadar inebilen güçlü bir kazık kök sistemine sahip olmasından dolayı toprak derinliğinin az olduğu yerlerde yetiştiricilik bakımından sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Ceviz bahçesi tesis edilecek arazilerde 1,5-2 m derinlikte ana kaya veya geçirimsiz bir tabakanın olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bahçe tesis edilmesi düşünülen arazi büyüdükçe kontrol noktaları araziyi temsil edecek şekilde artırılmalıdır. Yetiştiricilik bakımından ileride sorunlarla karşılaşmamak için toprak derinliğinin en az 2 m olması ve toprağın geçirgen olması gerekir. Ceviz geniş bir pH aralığında (pH 5 ila 8) yetişebilse de ekonomik yetiştiricilik için toprak pH’sı 6 – 7 dolayında olmalı ve toprakta yüksek kireç ve tuz sorunu bulunmamalıdır. Toprak iyi drenajlı, geçirgen, organik maddece zengin ve havadar olmalıdır. Toprağın su tutma kapasitesinin yüksek olması ceviz yetiştiriciliği açısından önemlidir. Buna karşılık taban suyunun 2.5-3 m’den aşağıda olması gerekmektedir. Su tutma kapasitesi yüksek killi topraklarda gelişme yavaşlar. Toprakta nem içeriğinin yüksek olması ve durgun sular kökler için gerekli oksijen alımını engelleyerek kök gelişimini yavaşlatır ve ağacın gelişmesi durur. Ayrıca, yaprak damar araları açık yeşil, damarlar ise kahverengi bir renk alır, sürgün uçlarında kurumalar görülür. Ceviz yüksek konsantrasyondaki sodyum (Na), klor (Cl) ve bora (B) karşı hassastır.
Ceviz bahçesi tesis edilecek arazilerde kil içeriğinin %25’in ve aktif kireç oranının %5’in altında olması gerekmektedir. Yüksek kil içeriğine bağlı olarak gerçekleşen toprak ve kök hastalıkları ceviz bahçelerinde ağaç ölümlerine neden olmaktadır.
İklim değişikliğinin bir sonucu olarak ülkemiz genelinde gerçekleşen yağışta azalmalar ve yağış rejimindeki değişiklikler yeraltı suyu seviyesini düşürmüş, sular daha derinlere çekilmeye başlamıştır. Daha derinlerden elde edilen tuzlu ve bor içeriği yüksek sular ceviz yetiştiriciliği için uygun değildir. Sulama suyunda bor içeriğinin 0,50 ppm altı olması gerekirken, bu değerin Manisa gibi ceviz yetiştiriciliğinin önemli ölçüde yaygınlaştığı illerde 2 ppm ve üzerine çıktığı görülmektedir. Bor eksikliği ve fazlalığı sorun teşkil eden bir elementtir. Sulamanın da etkisiyle yeraltı suları bahar aylarından itibaren daha derinlere çekilmektedir. Bu durumun sonucu olarak Temmuz ayı sonuna doğru bor içeriği yüksek sularla sulanan bahçelerde bor yapraklarda birikmekte ve zehir etkisiyle yaprakları kurutmakta ve hatta yaprak dökümlerine neden olmaktadır. Meyvelerde de kalite kayıpları yaşanmaktadır. Ayrıca, gelecek yılın meyve tomurcuklarının oluşum döneminde ağaçlarda gözlenen bu sorun fotosentezi düşürmekte ve buna bağlı olarak gelecek yılın verimi de düşmektedir. Tuz ve bor stresi toprakta su olmasına rağmen ozmotik basınç nedeniyle bitkilerin mevcut sudan yararlanmasını da önlemektedir. Bu durumda kök bölgesindeki aşırı toprak nemi kök ve toprak kökenli hastalıkları artırmakta, ölümlere neden olmaktadır.
b- İklim isteği
Deniz seviyesinden 1700 m yüksekliklere kadar yetişebilen ceviz, ılıman iklim meyve türü olması nedeniyle kış aylarında soğuklama gereksinimini karşılayacak kadar soğuğa, ilkbahar ve yaz aylarında da büyüme ve meyve olgunlaşmasını sağlayacak kadar sıcaklık (25- 35°C) toplamına gereksinim duymaktadır. Cevizde soğuklama gereksinimi çeşitlere göre değişmekle birlikte 7°C’nin altında 450 ila 1500 saat arasındadır. Ceviz çeşitlerinin büyük çoğunluğunda ise 700 ile 1000 saat arasında değişen soğuklama gereksinimi vardır. Bununla birlikte ülkemizin soğuklama süresi çok düşük güney sahillerinde, Ege kıyılarında deniz seviyesinde yetişen tohumdan çıkma ceviz genotipleri bulunmaktadır. Bu genotiplerden düzenli ürün elde edilmesi soğuklama gereksinimlerinin çok düşük olduğunun göstermektedir. Soğuklama gereksiniminin karşılanamadığı durumlarda yapraklanma ve çiçeklenmede düzensizleşmeye bağlı olarak meyve tutumunda azalma ve verimde düşme görülmektedir.
Ceviz bitkisi genelde –20°C’den düşük sıcaklarda zarar görmekteyse de –40°C’ye kadar dayanabilen genotipleri de bulunmaktadır. Bunun yanında tomurcuk kabarma döneminde –3°C, tam çiçeklenme ve küçük meyve döneminde –1°C’den düşük sıcaklıklar zararlı olabilmektedir. Soğuklardan zararlanmada düşük sıcaklığın derecesi, düşme hızı, süresi gibi etkenler önemli rol oynamaktadır. Son baharda gerçekleşen erken donlar pişkinleşmemiş uç dalların zararlanmasına neden olmakta, –9°C ile –12°C arasındaki sıcaklık derecelerinde uç sürgünler ölmektedir.
Öteki meyve türlerinde de olduğu şekilde cevizinde meyvelerini olgunlaştırabilmesi için bir sıcaklık toplamına (BDST) gereksinim vardır. Bu durum ülkemizde ekonomik anlamda ceviz yetiştirilen alanlarında sorun teşkil etmemekle birlikte, Chandler gibi geç yapraklanan çeşitlerin yüksek rakımlı bölgelerde veya Sivas, Kayseri, Erzincan gibi illerde yetersiz kaldığı iç dolumunda problem yaşandığı da bilinmektedir. Son yıllarda subtropik bölgelerde neredeyse deniz seviyesinde dahi ceviz bahçeleri tesis edilmektedir. Bu denli alanlarda iç olgunlaşması cevizin hasat kriteri olan yeşil kabuğun çatlamasından 10-15 gün önce gerçekleşmektedir. Hasadın geç bırakılması iç cevizde kararmalara neden olmaktadır. Benzer şekilde 350C’den yüksek yaz sıcaklıkları ceviz yeşil kabuğunda yanmalara, ceviz içinde büzüşmelere ve renkte kararmalara neden olmaktadır.
Ceviz yetiştiriciliği açısından yıllık toplam en az 700 mm yağışın yeterli olduğu bildirilmekle birlikte bu yağışın bitkinin aktif olduğu dönem içerisinde düzenli olması önemlidir. Meyvelerin normal gelişebilmeleri için vejetasyon döneminde toprakta yeterli suyun bulunması gerekir. Bunun yanında çiçeklenme dönemindeki yağmurlar ve aşırı rüzgarlar özellikle tozlanma döllenme bakımından olumsuz bir durum ortaya çıkarabilir.
c- İklim değişikliği ve ceviz yetiştiriciliği
Atmosferde meydana gelen olayların uzun süreli etkisi olarak tanımlanan iklim yerkürenin uzun tarihi süresince hep değişme eğilimi göstermiştir. Son 400.000 yıllık süreç içerisinde iklim, buzul çağları ve sıcak dönemlerden oluşan periyodik bir döngü sergilemiştir. Buna karşılık, iklim son 8000 yıllık süreçte çok küçük sıcaklık dalgalanmaları haricinde son derece istikrarlı seyretmiş, bu istikrar tüm canlıların olduğu gibi kültür bitkilerinin gelişimi için de oldukça olumlu koşullar sunmuştur.
Ancak 1860’lı yıllarda yaşanan sanayi devrimiyle birlikte antropojen faaliyetlerin artması, hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, çarpık yerleşme ve kentleşme, yanlış arazi kullanımı, ormansızlaşma ve doğal çevrenin hızlı tahribatı iklimin doğal seyrini değiştirmiştir. Tüm bunların etkisi sonucunda geri dönüşümü imkansız derecede zor olan “küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinin” gerçekleştiği karmaşık bir sürece girilmiştir.
Bu antropojen faaliyetler sonucu artan sera gazı (karbon dioksit (CO2), metan (CH4), kloroflorokarbon (CFC), ozon (O3)) emisyonları sadece sıcaklık artışını değil yağış, nem, hava hareketleri gibi diğer iklim elemanlarını da değiştirmektedir. Bu da “küresel iklim değişikliği” olarak karşımıza çıkmakta ve binlerce yıldır bulundukları ekolojik koşullara adapte olmuş tüm meyve türleri için potansiyel tehlike oluşturmaktadır.
Dünyamızın ısısı düzenli olarak artmaktadır ve son 100 yıl içerisinde yeryüzünde sıcaklığın 0,7-0,8°C civarında arttığı, 2100 yılına kadar 0,9-3,5°C arasında artacağı ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda ise sıcaklık artışının devam edeceği öngörülmektedir.
Türkiye karmaşık iklim yapısı nedeniyle, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olarak tahmin edilmektedir. Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin de iklim değişikliğinden önemli oranda etkileneceği öngörülmektedir. Ülkemizde yaz ve kış sıcaklıklarının artacağı, yağışların azalacağı ve yağış rejiminde değişikliklerin meydana geleceği tahmin edilmektedir.
Öteki kültür bitkilerinde olduğu şekilde meyve türleri de çok uzun zaman boyunca evrimlerini bulundukları ekolojilere uyumlu şekilde tamamlayarak, günümüzdeki yapılarına ulaşmışlardır. Meyve türleri uyum sağladıkları bu ekolojilerde optimum düzeyde yetişmekte ve ürün elde edilmektedir. Binlerce yıldır yetiştikleri iklim ve toprak koşullarındaki değişim meyve türlerini strese sokmakta, ürün ve kalite kayıplarına neden olmaktadır.
Ilıman iklim meyve türü olan ceviz kış dinlenme, çiçeklenme, tomurcuk oluşumu ve meyve döneminde değişen iklim koşullarının neden olduğu ekstrem hava koşullarından çok fazla etkilenmektedir (Şahin vd. 2015). Ceviz yapraklanma ve çiçeklenme için soğuklama gereksiniminin karşılanması gerekmektedir. Bu süre ceviz çeşitlerine göre değişmekle birlikte +70C’nin altında 700 ila 1500 saat arasında değişmektedir. Soğuklama gereksiniminin karşılanmaması durumunda erkek çiçek tomurcuklarının gelişiminde ve polen üretimi ve canlılığında düşüşler görülmektedir. Bu durum ceviz gibi monoik çiçek yapısına sahip türlerde verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Özellikle son 10 yılda kış dönemindeki sıcaklık dalgalanmaları, bazı günlerde ekstrem derecede sıcaklıkların yükselmesi bu durumun temel nedenidir. Son yıllarda kış aylarında yüksek seyreden sıcaklıklar bahar aylarında düşmektedir. Bu aylarda cevizde dahil olmak üzere ılıman iklim meyve türlerinin büyük çoğunluğu çiçek ve küçük meyve döneminde bulunmaktadır.
Çiçeklenme dönemindeki hava koşulları ürünün garantisi açısından çok önemlidir. İlkbahar geç donlarının zamanının, süresinin ve sıklığının değişmesi öteki meyve türlerinde olduğu şekilde cevizde de büyük zararlara neden olmaktadır. Bilinenin aksine cevizde ilkbahar geç donlarından çok fazla etkilenmektedir. Öteki meyve türlerinden farklı olarak ilkbahar geç donları cevizde etkili oldukları yılın verimini düşürdüğü gibi, bir sonraki yılın da verimini etkilemektedir. Geç uyanması ve yapraklanması nedeniyle tercih edilen Chandler çeşidinin bile son yıllarda ilkbahar geç donlarından etkilendiği görülmektedir. İlkbahar geç donları Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Denizli, Eskişehir vb. gibi illerde Mayıs ayının ilk yarısında da görülmeye başlanmıştır. Bu nedenle Chandler çeşidi gibi geç uyanan çeşitler belki de birkaç yıl içinde riskli duruma gelecektir. Bu nedenle ilkbahar geç donlarından korunmak için ya daha geç uyanan çeşitlerin yetiştirilmesi veya kültürel önlemlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
İklim değişikliği ülkenin farklı bölgelerinde yağış rejimini değiştirmiştir. Sıcaklık ve yağış miktarına bağlı olarak nemin artması antraknoz, bakteriyel yanıklık gibi hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Bu durum özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde kendini göstermektedir. Bakteriyel yanıklık hastalığının artık bu bölgelerimizi tehdit eder düzeye gelmiştir. Bazı lokasyonlarda yüksek dozda 5 – 6 kez bakırlı ilaçlamalar yapılmaktadır. Uzun yıllardır yoğun bakır uygulamaları toprakta bakır birikimine neden olmakta, bu durum çevre kirletmekte, daha da önemlisi toprak mikroorganizma zenginliğini ortadan kaldırmaktadır (Akça, 2023). Kış döneminde yağışların azalması, buna karşılık çok kısa bir zaman aralığında çok fazla yağışın düşmesi akarsuları, sulama barajları, göletleri ve yer altı su kaynaklarını beslemediği gibi, afetlere neden olmakta ve sulama suyu problemini beraberinde getirmektedir.
İç ceviz rengi en önemli kalite kriteridir ve açık olması istenir. Özellikle Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleşen yüksek yaz sıcaklıkları iç cevizde kararmalara neden olmaktadır. Nitekim 35oC’nin üzerindeki yaz sıcaklıklarının iç cevizde kararmalara neden olduğu tarafından bildirilmektedir. Bu durum önceki yıllarda Akdeniz Bölgesinde düşük rakımlı alanlardaki ceviz bahçelerinde görülmekte iken, son yıllara bölgenin 800 m ve üzeri alanlarında, dikkat çekici bir şekilde daha önceki yıllarda neredeyse hiç görülmemiş olan Amasya, Balıkesir, Bitlis, Bursa, Çanakkale, Denizli, Edirne, Kahramanmaraş, Kırşehir, Konya, Manisa, Samsun, Tokat gibi illerde de görülmeye başlamıştır. Bu iller çok büyük alanlarda standart ceviz çeşitleri ile ticari bahçelerin tesis edildiği illerimizdir. Küresel ısınmanın bir sonucu olarak bu illerimizde sıcaklıklardaki artışlar dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Nitekim, 1991 ve 2020 yılları arasını kapsayan 30 yılın Ağustos ayı ortalama sıcaklığı 25.1°C olurken, 2023 yılı Ağustos ayı sıcaklığı ise 27.1°C ile normallerinin 2°C üzerinde gerçekleşmiştir. İllere göre gerçekleşen en yüksek sıcaklık dereceleri de ceviz bahçelerinde önlem alınmadığı taktirde ekonomik anlamda yetiştiriciliği sınırlayacak duruma gelmiştir. Nitekim, 2023 yılı 14 Temmuz’da Manisa’da sıcaklıklar 45°C, Çanakkale’de 38°C, Amasya’da, 01 Eylül’de 40,30C olarak ölçülen en yüksek sıcaklık 4 Eylülde 43°C olarak kayıtlara geçmiştir. Konya’da en yüksek sıcaklık ise 2023 yılı Ağustos ayında 40.9°C olarak ölçülmüştür. Ceviz üretiminin gerçekleştiği öteki illerde de Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında sıcaklıkların 40°C’nin üzerine çıktığı görülmektedir. Bu sıcaklık dereceleri ceviz meyvelerinde zarar yapacak şekilde de uzun sürmektedir. Bu nedenle yüksek yaz sıcaklıklarından korunmak için kaolin benzeri güneş ışınlarını yansıtıcı kimyasallar ticari bahçelerde kullanılmaya başlanmıştır. Sıcaklıkların 2100 yılına kadar 0,9-3,5°C arasında artacağı öngörülmektedir. Bu durum yaz sıcaklıklarının daha da yüksek seyredeceği anlamına gelmekte ve ceviz yetiştiriciliğinde yüksek yaz sıcaklıklarından korunmak için gerekli uygulamaların optimize edilmesi gerekmektedir.
Ceviz Fidanı hakkında detaylı bilgiler için ürünlerimizi inceleyebilirsiniz.